Yaklaşık iki aydır köşe yazarlığına ara vermiştim.
İtiraf edeyim ki; kafam, kulağım, huzurum, rahatım yerindeydi. Hiçbir şey düşünmüyorsunuz, hiçbir şeyi kendinize dert edinmiyorsunuz. Kah müzik dinliyorsunuz kah tv de güzel bir program izliyorsunuz veya koltuğunuza yaslanmış çayınızı yudumlayarak futbol maçını izliyorsunuz. Bazen de kahvede eş dost ile okey oynayarak stresten uzak cömertçe zaman öldürüyorsunuz. Köşe yazarlığı yaparak vatan kurtaran arslan mı olacaksınız? Yoksa yıkılacak dünyaya siz mi direk olacaksınız? Hem yazdığınızı kim okuyor ki? Okuyan olsa bile lütfedip size teşekkür eden var mı? Hiçbir şeyi umursamadan yaşamak, her şeye boş vermişlik ne güzel. Oh be hayat varmış. Gel keyfim gel.
Sahi neydi o köşe yazarlığı yaptığımız sıkıntılı günler? Köşe yazısını yetiştirmek için saatlerce konu arıyorsunuz. Bulduğunuz konuya ilişkin bu kez malzeme arıyorsunuz. Hadi malzemeyi de buldunuz. İş bitti mi? Hayır bu kez mevcut malzemeleri kuyumcu hüneriyle edebi bir kab içinde yoğurup özenle yazıya dökecek nakış nakış işleyeceksiniz. Bu süreci kolay mı sanıyorsunuz?
Yazmak öyle dıştan göründüğü kadarıyla kolay değildir. Bir köşe yazısı, bir makale en fazla 3-4 dakikada okunur. Ama onun yazılması, vücuda getirilmesi 3-4 hatta 5 saati almaktadır. Tıpkı önünüze konan bir tabak yemek gibi. O yemeği 3-4 dakikada bitiriyorsunuz. Ama yemeğin hazırlanışı takdir edersiniz ki saatler almakta.
Evet. Kabul etmeliyiz ki yazarlık zor sanat olduğu gibi yazarlar dünyanın en ağır fikir işçisidir. Neden? Çünkü onlar günün 24 saati düşünmektedir. Çarşıda, pazarda, dolmuşta her zaman her yerde düşünmekte. Düşünecek, okuyacak, araştıracak ve yazacak. Yazarken de yazıda bir ahenk, bir düzen, bir disiplin olacak. Giriş, gelişme sonuç bölümü olacak. Okuyucu yazınızı okuduğu vakit daha en başta heyecanlanmalı, ilgisini çekmeli ve kendini okumaya kaptırmalı. Yazınızı zevkle okuduktan sonra hem etkilenmeli hem de düşünmeli.
Bitti mi? Hayır. Tüm bu dediklerimizin gerçekleşmesi için de iyi bir dil kullanıcısı olmalısınız. İfade tarzınız akıcı ve sürükleyici olmalı. Devrik cümle yerine mümkün mertebe anlaşılabilir kısa sade ve düz cümleler kullanacaksınız. Zaman zaman ise yazınızda sıkıcı olmamak kaydıyla edebi sanatlara teşbih ve tasvirlere yer vereceksiniz. Ve daha pek çok hususlar…
Dünyayı ve gelişmeleri umursamadan yan gelip yatmak var iken bu kadar iş, emek, zaman harcayarak, zihin gücünü kullanarak köşe yazarlığı yapmak akıl işi mi?
Bedenen çalışan bir işçi düşününüz. İster fabrika işçisi, ister tarım işçisi isterse kazma kürek sallayan amele olsun. Günün tüm yorgunluğunu iki saat dinlendikten sonra atar. Ya siz? Siz öylemisiniz? Siz otururken de yatarken de hep düşünmektesiniz. Yukarıda değindiğimiz gibi günün 24 saati düşünen insan dinlenmiş sayılır mı?
İşte böylesine köşe yazarlığı gibi ağır fikir işçiliğinden kurtulmuş inzivaya çekilmiş iken çok sevdiğim değerli arkadaşım Sayın Mustafa Çiçek’den ani bir teklif geldi.
-“Üstat seni aramızda görmek istiyoruz.”
-“Hayrola Mustafa Bey “
-“Üstat köşen hazır yazılarını bekliyoruz.”
Ne diyesin?
İnsanın dünyada kıramayacağı sayılı arkadaşları vardır. İşte Sayın Mustafa Çiçek de bunlardan birisi. Gel de bu teklifi geri çevir. Gel de “hayır” de. Mümkün mü? Hele ki “amalimiz efkarımız ikbal-i vatan ” ise.
URFA SONHABER Gazetesinin değerli okuyucularıyla buluşmanın mutluluğu ile “yeniden merhaba” diyerek köşe yazılarıma başlayacağımı duyurur selam ve saygılarımı sunarım.