Feoulli’ye göre “her büyük milletin bir dehası vardır. Onun birliğini ve kuvvetini teşkil eden de budur. Bu deha çökerse, yıkılırsa millet mahvolacak gibi gözükür; bu deha kendini bulur ve canlanırsa millet kendini toparlar ve ilerler. İşte o deha “dil” dir.
Demek olur ki dil dehanın özüdür, kendisidir, aklın şifresidir. Dil bozulursa akıl, düşünce bilim, kültür her şey bozulur. Kısacası milletin kendisi varlığı bozulur.
Milli kültürümüzün yerine başka kültürleri egemen kılmaya çalışanlar, güzel Türkçemizden aşağılık kompleksi duyanlara Atatürk’ün şu önemli sözlerini hatırlatmak isteriz.
“Efendiler biliyor musunuz, biz Balkanları niçin kaybettik?” Yine cevabı kendisi vererek “Efendiler biz Balkanları Rusların orada Slav Dil Akademisini açması yüzünden kaybettik”
Evet dil milli kültürün temel taşıdır. Milleti millet yapan değerlerin başında gelir. Maddi ve manevi hayatımız onun etrafında şekillenir. Dilde birlik olmadan fikirde İş de birlik olmaz.
Sözlerimize son verip yazımızı noktalamadan önce dilerseniz Erciyes’in zirvesinde imzaya açılan çağrıya kulak verelim.
“Büyük Türk milleti!
Türk ülkesi senin tarihi vatanın, Türk dili senin manevi vatanındır. Yurdunun Türk yurdu olduğunu gösteren iki işaret var. Biri Türk bayrağı, öteki ise Türk dilidir. İşte bunun içindir ki M.K. Atatürk, dilimizi korumayı, vatan ve istiklali korumakla bir tutuyordu. Nitekim Anayasamızda “Türkiye devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” denmiştir.
Fakat ne yazık ki, bugün Türk dili kendi yurdunda horlanan, küçük görülen, aşağılanan kısacası istenmeyen dil konumuna düşmüştür. Türkçe okullardan kovulmaktadır. İş yerlerinde kovulmaktadır. Tabela ve levhalarda, reklamlardan, ilanlardan, dergilerden, gazetelerden, televizyonlardan kovulmaktadır.
Türk milleti düşün! Horlanan, küçük düşürülen, aşağılanan senin dilinse gerçekte horlanan, küçük düşürülen, aşağılanan sensin. Kovulan dil senin dilinse kovulan, sürülen sensin!
Bugün Türkçe tabelaların, levhaların indirilip yerine yabancı kelimelerle ve yabancı alfabelerle yazılmış olanların konulması demek, yarın Türk bayrağının indirilip yerine yabancı bayrakların asılması demektir. Çünkü Türkçe bizim ses bayrağımızdır. Kısacası; Türk dili demek, Türk vatanı, Türk bayrağı demektir.
Kendi milletine ve özüne saygısız kişiler yüzünden İngilizce ve Arapça yazılar şehirlerimizin caddelerini sokaklarını istila etmiş vaziyettedir. Türkiye’ye gelen bir yabancı ülkemizde gezinirken hangi ülkenin sınırları içinde olduğunu anlayamaz hale gelmiştir. Bizler bile neredeyse kendimizi Türkiye’de değil de başka bir ülkedeymiş gibi hissediyoruz. Bu yüz kızartıcı durumun iki anlamı vardır. Ya Türkiye yabancı işgali altındadır, ya da Türkiye bir sömürge ülkedir.
Türk milleti!
Her türlü istila ve işgal önce dilde ve kültürde başlar. Unutma ki ordusunu yitiren bir millet yine de toparlanabilir, ordusunu yeniden kurabilir. Fakat dilini yitiren bir millet, millet olma vasfını ve hakkını da yitirmiş demektir. Çünkü dil demek devlet demektir. Dil giderse devlet de gider.
Türk milleti!
Diline ve devletine sahip çık.
Millet olarak varlığımızın devamı için dilimizin daha fazla zehirlenmesine müsaade etmemeliyiz.
Dünyada en çok konuşulan beş dilden birisi olan güzel Türkçemizin, yabancı dil istilasından korunması hususunda Türk Dil Kurumunun üzerine düşen görevi layıkıyla yapacağı ümidiyle kendini Türk hisseden, Türk milletinin birliğini, Türk devletinin bekasını, İslami ve milli değerleri yaşatmayı kendine ilke edinen herkes, yaşayan Türkçe’yi kullanmayı, yabancı kelimelere iltifat etmemeyi, Türkçe’yi ilim ve sanat dili olarak geliştirmeyi ödev bilmelidir.
Bilinmelidir ki ses bayrağını dalgalandırmayanlar hiçbir milli sembolün kıymetini anlayamazlar.”
BİTTİ