Biz insanlara ne oldu, da bu kadar kalpsiz ve duygusuz olduk. Allah en üstün varlık olarak insanları yarattığı halde şimdiki insanlar bir hayvana verdiği değeri en değerli varlık olan insana vermiyor. Ecdadımız atalarımız yaratılana yaratandan ötürü değer ve sevgi saygı gösterir ve düşmüşe, Garibana, yoksula yolda kalmışa yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım ederdi. Şimdi bizler ne yapıyoruz, canımızdan, kanımızdan olan aile bireylerimize bile bırak yardımı tahammül bile gösteremiyoruz. Allah’ın huzuruna çıktığımızda bunun hesabını nasıl vereceğiz, ben şahsen bilmiyorum.
Annelerinin gözleri önünde soğuktan titreyen morarmış ayaklarını hissetmeyen çocukları düşünmeyen fakat hala o göğüste taş yerine bir kalp taşıyorsanız eğer, iliklerinize kadar hissediyorsunuz vicdanınızı yaralayan o ağır yükü. Eğer kendinizi ve çocuklarınızı onların yerine koyarak empati yapın belki vicdanlarınız biraz olsun sızlar.
Masum çocukları düşünürken, üzülürken ırkçılık ve ayrımcılık yapmadan tüm çocuklara Suriyeli, Yemenli Libyalı Iraklı veya Türkiyeli diye ayırt etmeden tüm çocuklara sahip çıkılmalı ve üzülmeliyiz. Acılarını bir nebze olsun dindirmek ve onları bir parça mutlu edebilmek için elimizden geleni yapmalı hiçbir şey yapamıyorsak bari içten Allah rızası için DUA edelim
50 km ilerde sınırımızda savaştan ölmemek için çocuklarını korumak için kaçarak sınırımıza gelen insanlar bir çamur deryası üzerinde kurulmuş naylon çadırların içinde yaşamaya çalışıyorlar ölümden kaçabilenleri “soğuk ve açlık” bekliyor. Ülkemde muhacir düşmanlığı yapanların “pervasızlığı” mı daha çok yaralamalı bizi, yoksa bu ölüm kokan şehirlerde çocukların avuçlarımızın içinde yok olup gitmesi mi?
Türkiye bir yandan güneyini PKK ve DEAŞ gibi teröristlerden temizleyip, sınırımızda kurulmak istenen “küçük İsrail projesini” yerle bir ederken, bir yandan da Akdeniz’deki varlığını korumak için Libya’ya uzanan bir güvenlik koridoru inşa ediyor. Hala “Suriye’de, Libya’da, Somali’de ne işimiz var” diyenleri gördükçe, bu insanlara ABD, Rusya, Fransa ve diğer batılı ülkelerin ne işi var bizim coğrafyada diye biliyorlar mı..? diyemezler çünkü onlar ne derse onu konuşurlar..
Fakat en önemlisi, “insanlıktan nasibini” almamışlar. “Suriye’de ne işimiz var” sorusunu, buz gibi bir havada naylonun altında, yalınayak yaşam mücadelesi veren çocukların gözlerinin içine bakarak sorabilirler mi? Bir milyon insanı hunharca katleden aşağılık bir rejimi, tescilli katil Beşşar Esed‘i hâlâ utanmadan savunabilenler için gereksiz bir soru aslında bu.