Yazımın birinci bölümünde işin kimyasını irdelemeye çalıştım ve toplumun içinde bulunduğu duygularını kaşımaya çalıştım.
Ancak gördüğüm kadarı ile toplumsal olarak da kişisel olarak da, ağzımız laf yapıyor ancak iş icraata geldiğinde en adil olmak isteyenimiz den en adaletsiz olanımıza, en delikanlı olanımızdan en bayağı olanımıza en köşe bucakta kalmış olanımızdan en yüksek mevkide oturan yetkilimize kadar çok da umursanmayan, umursanmayan kabullenilmiş bir tarz ( silahlanma ve bunlarla beraber gerek ruhsatlı ve ruhsatsız mercilerde sahip olmak ).Artık sonuçları bize değmeyinceye kadar KANIKSADIK DİYORUZ.
Naçizane ben ne bir Emniyet Müdürü ne bir Garnizon komutanı ne İç işleri veya Savunma Bakanıyım…! kendi halinde toplumun kıyısında köşesinde kendi halinde yaşamaya çalışan ama aynı zamanda da yaşam süzgeci içerisinde kendimce gördüğüm yanlış eksik ve tersi olanları dilimin döndüğünce köşeme taşıyıp okuyucuyu aydınlatmak ( aydınlanmak isterlerse..! ) yoksa es geçip kendi dünyalarına dalıp, belki bir yıldızın arkasından hayran hayran bakıp olmayacak hayallere dalarken , ellerine geçirdikleri üç beş kuruş ile o anki duygu ve EGO ları ile mevcut veya bi şekilde temin ettikleri çakar almazları ile heyecan yaşayıp sağa sola sıkmak .. ve bu arada da yoldan geçen, balkonda etrafını seyir eden veya Düğün halayında kendi halayında oyununu sergileyeni yaşamdan koparttığının farkına bile varmadan aynı hızla sıkmak da sıkmak….
Sonra yaralanan veya ölen zatın aile yakınlarının feryat figanları ardından cenaze, hastane ziyaretleri, taziyeler ve derken kim yaptı, nasıl oldu, neden yaptı, kim verdi, kimin oğlu idi, hangi aşirettendi, bizimle alıp veremediği mi var dı..? sorularda sorular..
Demeyiz ki..; kardeşim bunların olmasına sebep olan olayın aslı, kendi EGO larımız kendi kör olası ERKEKLİĞİMİZ, BENLİĞİMİZ.. bizler silahı elimizde meydanlarda gezdirmezsek, çocuklarımız görmese, meydanlarda onların eline verip erkekliklerini ispatlamaları için “ SIKIN ERKEK DEĞİLMİSİNİZ “ Diye tahrik etseydik, bunun yerine onlara bu olayın insanlık dışı bir hareket olduğunu, insan hayatına mal olacağını geri dönüşünün olmadığını söyleseydik, acaba daha karlı olmaz mıydık…!
Bunun yanında, Devlet olarak da, Ruhsatlı silah alacak olanların sıkı denetimlerini yapsaydık, onları gerçek ( üstünkörü olmayan ) pedagojik ve psikolojik bir eğitimden geçirtip ( En az üç ay ) orada çeşitli sinir kontrolü, akıllı karar verme, duygu hâkimiyeti vb. alanlarda eğitimlerden sonra birde uygulamalı eğitime ve sınava tabii tutup öyle ruhsat versek,
Verilen bu silah ve mermilerin kullanım talimat ve yönetmeliklerinde meskûn mahalden en az =1= KM dışarda ve izine tabii olan yerlerde kullanılabilir ibaresi ve düzenlenmesi getirsek…
Ayrıca.;
6136 Sayılı ateşli silahlar yasasının 12 ve 13 ile devamı maddelerindeki ceza ve müeyyideleri günün şartlarına göre düzenleyip tecil kapsamına koymadan idari ve adli para cezaları yerine en az 3 yıl hapis cezası ve değişik tedbir cezaları vb. şeklinde uyarlamalar yapılsa, bu konularda meclise yasa teklifi verilmesi…
Silahla maganda veya ruhsatsız silah ve mermilerle düğün eğlence vesaire yerlerde meydana gelen olayların taksirli suç olmaktan çıkartılarak 5237 S.TCk. nın 85 ve 86. Maddelerinde kasten adam öldürme, vasfında değerlendirip ( taksirle yaralama ve ya öldürme kapsamımdan çıkartarak ) ruhsatlı veya ruhsatsız silah taşıma ve kullanmayı caydırıcı cezalar la destekleyip akabinde Adli sicil yasasında silinemeyen sicillerden yaparak kamusal alanlarda da iş bulma olasılığının önünü kapatılması konularında ayrıntılı düzenlemeler yapılması için meclise kanun teklifi verilmesi daha dikkatli ve daha uyarıcı olmaz mı..?
Zevk ve eğlenceler insanlar yaşarsa ve yaşatılırsa güzeldir…. Aşk ile sağlıkla kalın..
— DEVAMI GELECEK—