Allah muhafaza yazının başlığını okuduğum zaman kendi kendime ve okuyucularım da kendi kendilerine mutlaka sorar; neden, niye, ne için, neyin suç ortağı…?
Çok haklısınız… Bende yazıyı yazarken bir taraftan düşünüyor ve kendimi sorguluyor diğer taraftan da topluma ve geleceğimiz olan çocuklarımıza daha rahat yaşanılır ve EGO “suz bir yaşam alanı bırakmamız şart olduğunu kabullenerek yazıma devam ediyorum.
Hiç kimsenin böyle bir olayla karşılaşmasını asla istemem. Ama maalesef hem yaşam şartları, ekonomik sıkıntılar içerisinde yaşamak zorunda olmamız ve yaşam zorluğu içerisinde zorda olsa bizlerin eğlenmemiz mutlu olmamız gerektiği anlarımız oluyor, olacaktır da.
Hele hele bölgesel olarak özellikle kendi bölgemizi daha sonrada Türkiye gerçekliğini göz ardı etmemek gerektiğini düşünün…
Toplum olarak geçmişten gelen belki genlerimizde belki yaşam şartlarımızdan belki de kapitalist sermayenin sömürü çarkı içerisinde dişli olmamız nedeni ile gerek ruhsatlı gerekse ruhsatsız silah ve bunların kullanım alanları, kullanılış biçim ve şekilleri, kullanım anında içinde bulunduğumuz duygularımız ( kin- Nefret- Büyüklük- Ego- Gösteriş vs. ) gibi doğal insan davranışı ama olmaması ya da yer ve zamanını ayarlayarak frenlememiz gereken duygular.
Peki ..; yapabiliyor muyuz..? yapmak istiyor muyuz..? kaçımız yapa biliyoruz..? Devletin buradaki dolayısı ile bizlerin buradaki etki ve katkısı nedir..?
İşte tam da burada asıl mesele ve yapılması yapılmaması gerekenler..: Bu gün Türkiye’de hangi eve giderseniz gidin ister ruhsatlı ister ruhsatsız ( ister baba-deden miras hatıra ) silahlar mutlaka vardır.
Mesele silahın varlığı değil ( olmasa çok daha iyi olacak amma maalesef..! ) mesele bu silahlara verilen ruhsatlar ve daha sonrası verilen mermiler, bu mermilerin kullanılış biçimi, yeri, şekli zamanı ve en önemlisi de kontrolü..? ( Kim kontrol ediyor, verilen mermileri ne yaptın nerede harcadın, belgen, ispatın var mı diye ) işte bu aymazlık ve kanundan kaynaklı ve bizimde işimize gelen boşluk nedeni ile gerek ruhsatlı gerek ruhsatsız olarak maliki bulunduğumuz silahlara yine gerek ruhsatlı gerekse ruhsatsız mermilerin harcama türü şekli ve alanları,
Düğünlerde, Eğlencelerde, Başarılarda, erkek yada kız çocuklarımızın evliliklerinde kutlamalarda, mutluluk-sevinçlerimizde hep yanı başımızda sanki olmazsa olmaz silahımız dır.
Ama mertliğin ve delikanlılığın, adamlığın insanlığın ahlakın, inancın hiçbir yerinde yoktur. Bu silah hastalığı ve paylaşım aracı olması hatta ( Köroğlu..: DELİKLİ DEMİR ÇIKTI MERTLİK BOZULDU ) deyimi de en güzel çok geniş amaçlı söylenen sözdür.
Düşünün eğlenceli bir ortamdasınız, askeriniz var düğününüz var misafirleriniz var her şey gayet doğal ve yolunda giderken birden silahlar patlamaya başlıyor, orada bulunan yaşlı, hasta, çoluk çocuk bebe herkes birden şok…! ‘’Neymiş’’..; Ahmet ağa coşa gelmiş düğün sahibini onure etmek için keleş çıkartıp bir şarjör artık Allah ne verdi ise boca ediyor ve belki oturduğu yerden belki kalabalıklar arasında belki cadde de araba ile geçerken rast gele kim var kim yok bakmadan ( zaten bakılması da mümkün değil ) eli tetiğe gider bitene kadar OOOOHHHH…;
Aslında orada yapılan onure etmek değildir. Bilinç altında kendi egosunu tatmindir, gövde gösterisi dir,” Ben buyum…. siz kimsiniz…! Egosudur. Durum bu olunca ev sahibi yada orada bulunanlar “ bende buyum ,sen kimsin…! “ edası ile hareket eder ve artık orada Allah muhafaza ölüm, yaralanma, daha değişik kazalar istenmeyen sonuçlar ve akabinde düşmanlıklar hırs, intikam, insan kanını satın alma ( Kan Parası vs. )
Haa işte…! cinayet bu..! Ortaklık ise, bizlerin verdiği vergilerle, ruhsat paralarımız ile kurulan silah sanayinin satılan mermilerinin sonraki oto kontrolünün olmaması, devletin suç ortaklığıdır. Çıkartılan kanunların boşlukları toplumunu tanımaması ya da bilinçli olarak es geçmesi ve istenmeyen sonuç.
Bizlerinde olayın meydana gelmesine engel olmayarak, düğünlerimizde eğlencelerimizde, bizlerde dahil silah sıkılmasına müsamaha göstermek sureti ile o acıları ailelere ve kendimize yaşatmak cinayete ortak olmak değil midir…?
Sizce bunun başka bir tanımı olabilir mi..?
Bir an önce Urfa ve Türkiye’de verilen (ruhsatlı )mermilerin satış sonrası kullanım kontrollerinin sıkı denetim altına alınması.
Düğün – dernek sahiplerinin gelen misafirlerine duyuruda bulunması, uymayan ya da uymak istemeyenleri ikaz etmesi ayrıca Güvenlik kuvvetlerinin kır ve açık alan düğünlerine verdiği izin sonrası takipte olması, konvoy, müsabaka ve şehir içi magandalarının en ağır şekilde ( para cezası değil) hapis cezaları ile cezalandırılması ve sorumluluk sahibi olanlarında suç ortağı olmayın, uyarın, kontrol edin, bildirin diye üstüne basa basa bilgilendirip takibe alınması gerektiği kanaatindeyim.
Onure etmek, eğlenmek, paylaşmak istiyorsak en medeni yolu, Düğün sahiplerine genç çiftlere, askere gidecek kişiye ekonomik destek sunmak olmalıdır.
***Aşk ile kalın, Sağlıklı kalın ve Suça ortak olmayın….***
– DEVAMI HAFTAYA –