Dünya’da ortak yaşam başladığından bu yana gerek komünal, gerek devletsel, gerekse inançsal boyutuyla yönetilen devletlerin kendi idol ve inançlarını baskın hale getirip yek yerine kabul ettirmek ve özellikle dayatarak kabul ettirmek için silah yani kaba kuvvet ön plandadır.
Ancak bin yıllar öncesinden günümüze değin kaba kuvvet mantığıyla yapılmaya çalışılan ve dayatılan idol ve inançları hiç birisi istenilen düzeyde insanların doğal, birlikte ve huzurlu yaşamlarını sağlama noktasında başarılı olamamış ve absürt kalmışlardır.
Günümüz çağında olayları ikinci bir pencerede incelemek gerektiğinde dünya insanlarının hangi ülkede yaşıyor, hangi sistem üzerinde yaşıyor, hangi inanç içerisinde yaşıyor olursa olsun insanları kendilerine bağlama veya kendilerine benzetme yöntemleri silah gücüyle ( zaman zaman kılıç kullanarak zaman zaman bomba kullanarak zaman zaman zehirli gaz kullanarak) dizayn etmekten öteye gidememiş. Ancak bir türlü dizayn da edememişlerdir. Çünkü insanları belli bir rotaya koymak tek tip insan yaratmak hem doğaya hem inançlara aykırıdır. Yüce yaratıcı kendi kutsallarında bile arşın kürşin canlı cansız bütün varlıkların yaratıcısı olmasına rağmen tek tip yaratmamıştır.’’Alemlerin Rabbi’’ anlayışıyla yaratıların tamamını birbirine ihtiyaç duyar halde tanışarak konuşarak ve anlaşarak akıl ve vicdan muhasebesiyle ortak yaşam sağlamalarını istemiştir.
Konu başlığına dönünce Tıp mı, Silah mı..?..Sorusunun cevabı size göre nedir, bilmem ama..!.. Aklını ve vicdanını kullanan tüm insanlara göre silaha ‘’Hayır’’ bilim ve ilime yani tıbba ‘’Evet’’ olmalıdır. Düşünün bir kere çağımız dünyasında silah sektörüne yıllık 1 trilyon 800 milyar dolar bütçe ayrılıp silah tüccarlığını ve insan ölümlerinin kazananından başka kazanının olmadığı bir anlayış huzuru sağlar mı..?.. Ve bu parayla temin edilen silahlarla Irakta Halepçe’de binlerce Japonya’da Nagazaki binlerce 1. ve 2.dünya savaşlarında binlerce Nazi Almanya’sında binlerce insanların öldürüldüğü göz önüne alınırsa Silahın mı insan yaşamında önemli olduğu yoksa tıbbın mı, önemli olduğu anlaşılır. Bu nedenle her ülke kendi sağlık alanında ki sektörel sanayisini kurup çağın teknolojileri ve ilmi ile hareket ederek kuracağı Üniversite Araştırma Merkezleri laboratuarlara bu paranın yani silaha ayrılan bütçenin yüzde birini ayırarak gerekli bilimsel araştırmalar(hastalık, salgın, uzay vb) yapılmış olsa günümüz dünyasına şuan da salgın halde bulunan ve tüm insanlığı tehdit eden CORONA-19 isimli virüse karşı her ülke kendi çalışmalarını veya ortak ekip çalışmaları ile silaha yatırılan paranın dörtte birinden daha azını harcayarak hızlı çözüm üretip salgının ve ölümlerin başlamadan bitmesini sağlayabilirlerdi.
Şimdi tekrar soruya döndüğümüz de bilim ışığında sormak gerekirse Tıp mı, Silah mı..?.. sorusunun cevabı inanç boyutuyla da idol boyutuyla da tıp olarak karşımıza çıktığını göreceğiz. İnançlar ‘’Tedbir Kuldan Tevekkül Allahtan’’ şiarıyla yürütülmelidir. Yani işi oluruna bırakmak veya sadece ‘’amaannn bana bi şey olmaz’’ mantığıyla hareket etmek değil veya ‘’benim inancım sağlam ben inancıma güveniyorum, Allahtan gelen başım üstüne’’ gibi gayri ciddi kelimelerle hiçbir salgının önünü alınamayacağını aşikârdır. Bu nedenle silah değil Tıp diyoruz. Tüm dünya insanlarına sağlıklı bilimsel ve huzurlu yaşamlar dileğimle Aşk ile…